Arafat ve Arafat Vakfesi

Arafat, Mekke’nin 20 km güneydoğusunda, 11 kilometrekare alanı kapsayan düz bir ovadır. Batı tarafında Nemire Mescid’i, doğusunda ise Rahmet Tepesi bulunmaktadır. İslam âlimleri çoğunlukla Arafat kelimesi hususunda; bilme, idrak etme, tanışma, öğrenme, itiraf etme ve güzel koku anlamları üzerinde durmaktadır.

Arafat; kavuşmanın, yakarışın, sabrın ve vazgeçişin merkezidir. Burada; dünyanın dört bir yanından gelen; renkleri, ırkları ve dilleri farklı ancak duygu ve hissiyatları aynı milyonlarca mümin mahşeri andıran bir görüntüyle yan yanadır. Arafat bir bakıma mahşerin provasıdır.

İslam tarihi açısından Arafat bölgesinin bilinmesi gereken özellikleri şu şekildedir:

  1. Haccın en önemli farzı olan Arafat vakfesi bu bölgede yapılır.
  2. Efendimiz [sallallahu aleyhi vesellem] veda haccında Arafat vakfesini burada yapmış ve ümmetine Veda Hutbesi’ni burada okumuştur.
  3. Hz. İbrahim’den [sallahu aleyhi vesellem] beri bütün peygamberler hac için Arafat vakfesini burada yapmışlardır.
  4. Hz. Âdem [sallahu aleyhi vesellem] ve Hz. Havva annemiz burada birbirlerine kavuşmuşlar ve burada tövbeleri kabul edilmiştir. Dolayısı ile buranın en önemli özelliği tövbedir.
  5. Hz. Cebrail [aleyhimasselam], Hz. İbrahim’e [sallahu aleyhi vesellem] haccın nasıl yapılacağını burada öğretmiştir.
  6. Yüce Allah [celle celaluhu], Arafat’ta vakfe yapan kullarını meleklerine övgü ile bahsetmektedir. Efendimiz [sallallahu aleyhi vesellem] şöyle buyurmuşlardır:

“Allah, Arafat ehlini, semanın meleklerine över. Şöyle der: Benim şu kullarıma bakınız, onlar saçları dağınık, toza toprağa bulanmış bir halde bana gelmişler.” [İbn Hıbban]

  1. Arife günü, mahşerin bir örneğidir. Herkes aynı kıyafetle ve eşit şartlarda bulunur, sınıf farkı ortadan kaldırılıp sadece kulluk vasfı ile Allah’a [celle celaluhu] ibadet ön plana çıkar.
  2. Arafat’ta şu ayet inerek din burada kemale erdirilmiştir:

اَلْيَوْمَ اَكْمَلْتُ لَكُمْ دٖينَكُمْ وَاَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتٖى وَرَضٖيتُ لَكُمُ الْاِسْلَامَ دٖينًا

Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’ı seçtim.” [Maide 3]

Arafat Vakfesi

Arife günü, güneşin zevalinden Kurban Bayramı’nın birinci günü şafak sökünceye kadar Arafat’ta kısa bir süre de olsa durmak haccın asli bir rüknüdür.

Abdurrahman B. Ya’mur [radiyallahu anh] anlatıyor:

“Rasulullah [sallallahu aleyhi vesellem] Arafat’ta iken şöyle buyurmuştur:

“Hac Arafat’tır.” [Tirmizi]

Bu yüzden, vakfe yapmayan haccı kaçırmış olur.

Arife günü zevalden sonra uyanık, baygın, karada veya havada da olunsa buradan geçen kişi vakfeyi yapmış sayılır. Zira yedi kat yerin altı ve yedi kat semaya kadar Arafat’tır. Bu nedenle hacca gelip de hastanelerde olan kişiler yatalak veya baygın dahi olsa ambulanslarla Arafat’a getirilirler.

Arafat’ta güneş batıncaya kadar kalmak vaciptir. Bu yüzden güneşin batışından önce Arafat’tan ayrılana kurban cezası gerekir.

Arafat’ta vakfe için, abdest, setr-i avret, kıbleye yönelmek ve niyet şart değildir. Abdestsiz, cünüp, hayızlı veya nifaslı kimsenin yapacağı vakfe de geçerlidir.

Kıbleye karşı durup Allah’a [celle celaluhu] ayakta dua edilmesi daha faziletlidir. Arife günü cumaya rastlayan hacca  “Hacc-ı Ekber” denilmektedir.

Kaynakça:

Hadimu’l-Haremeyn, Hac ve Umre El Rehberi, Semerşah Grup, 2019