Hira (Nur) Dağı, yerden 300 metre yüksekliğinde ve Beytullah’a 5 km uzaklıkta olan bir dağdır. Buraya Nur Dağı da denilmektedir. Peygamber Efendimize [sallallahu aleyhi vesellem] ilk vahiy bu dağdaki Hira Mağarası’nda nazil olmuştur.

Peygamberlik gelmeden önce yüce Nebi [sallallahu aleyhi vesellem], sadık rüyalar görmeye başlamış özellikle Ramazan ayında bu dağda bulunan Hira Mağarası’na çıkarak uzlete çekilmiştir. Kur’an’ın ilk ayetleri olan Alak Suresi’nin ilk beş ayeti burada inmiştir.

Efendimiz [sallallahu aleyhi vesellem]; her yıl Ramazan ayında, Hira (Nur) Dağı’nda bir ay itikâfa girerdi. Efendimizin [sallallahu aleyhi vesellem] Hira’ya Hz. Hatice [radiyallahu anha] ile gittiği de olurdu.  Efendimiz [sallallahu aleyhi vesellem]; halvette, yalnız başına bulunduğu sıralarda nurlar görür, sesler işitir; bunların cinle yahut kehânetle ilgili olduklarını sanarak tedirgin olurdu.

İlk Vahiy

Nihayet Efendimizin [sallallahu aleyhi vesellem] Yüce Allah tarafından peygamber olarak gönderileceği ve ilahî rahmetin kullara onunla ihsan olunacağı gün gelmişti.

Efendimiz [sallallahu aleyhi vesellem]; Ramazan ayının 15. Cumartesi ve 16. Pazar gecelerinde Hira Mağarası’nda uyuduğu sırada, vahiy meleği Cebrail [aleyhimasselam], atlastan bir kap içinde bir kitapla gelip Hz. Rasûlullah’ın [sallallahu aleyhi vesellem] omuzlarından tutarak kuvvetlice sıktı ve sonra bıraktı. Daha sonra:

اِقْرَاْ

“Oku”, dedi.

Efendimiz [sallallahu aleyhi vesellem] ümmî olduğu için kısık ve titrek bir sesle;

مَا أَنَا بِقارِء

– Ben okuma bilmem, dedi.

Hz. Cebrâil [sallahu aleyhi vesellem] tekrar Efendimizi [sallallahu aleyhi vesellem] kucaklayıp kuvvetlice sıktıktan sonra bıraktı ve tekrar:

اِقْرَاْ

“Oku”, dedi.

Rasûlullah Efendimiz [sallallahu aleyhi vesellem], yine korkuya kapılmıştı. Hz. Cebrail [aleyhimasselam], bu defa nefesi kesilinceye kadar öyle sıkmıştı ki, Efendimiz [sallallahu aleyhi vesellem] kendisini ölecek sandı. Sıkılmaktan dolayı yorgun düşmüş bir eda ila tekrar;

وَمَا أَنَا بِقارِء

– Ben okuma bilmem, dedi.

Hz. Cebrâil [sallahu aleyhi vesellem] üçüncü defa daha fazla sıktı. O’nu [sallallahu aleyhi vesellem] bıraktıktan sonra Efendimiz [sallallahu aleyhi vesellem], Cebrail’in [sallahu aleyhi vesellem] sıkmasından kurtulmak için:

“Neyi okuyayım!” diye sordu. Cebrail [aleyhimasselam], Alâk sûresi’nin başındaki ilk beş âyeti okudu:

اِقْرَاْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذٖى خَلَقَ خَلَقَ الْاِنْسَانَ مِنْ عَلَقٍ اِقْرَاْ وَرَبُّكَ الْاَكْرَمُ  اَلَّذٖى عَلَّمَ بِالْقَلَمِ    عَلَّمَ الْاِنْسَانَ مَا لَمْ يَعْلَمْ

 “Oku! Seni yaratan Rabb’in adıyla oku! “O, insanı bir kan pıhtısından yarattı.”Oku! Rabb’in kalemle öğreten, insana bilmediğini bildiren en büyük kerem sahibidir” [Alak, 1-5]

Hz. Rasûlullah Efendimiz [sallallahu aleyhi vesellem], Hz. Cebrail’in [sallahu aleyhi vesellem] getirdiği bu ayetleri harf harf, kelime kelime aynen tekrar etti. Hz. Cebrâil [sallahu aleyhi vesellem] oradan ayrıldıktan sonra Rasûlullah Efendimiz [sallallahu aleyhi vesellem] korku ve dehşet içinde beti benzi atmış bir halde Hane-i Saadetlerine geldi. Efendimiz [sallallahu aleyhi vesellem] eve geldiği zaman, Hz. Hatice [radiyallahu anha]:

“Ey Ebu’l-Kasım! Neredeydin? Vallahi, seni aramak için adamlar saldım. Onlar seni Mekke’nin yukarılarına kadar aradıkları halde, bulamayıp geri döndüler!” dedi.

Efendimiz [sallallahu aleyhi vesellem] hiçbir cevap vermeden Hz. Hatice validemize [radiyallahu anha]:

– Beni örtünüz! Beni örtünüz, dedi. Dizlerini karnına doğru çekerek, sağ tarafı üzere yatağa uzandı.

Hz. Hatice [radiyallahu anha], validemiz Efendimizin [sallallahu aleyhi vesellem] üstünü örttü.

Hz. Rasûlullah [sallallahu aleyhi vesellem] yatağında yorganına bürünmüş haldeyken, Cebrâil [sallahu aleyhi vesellem], Müddesir suresinin yedi ayetini getirdi:

يَا اَيُّهَا الْمُدَّثِّرُ قُمْ فَاَنْذِرْ وَرَبَّكَ فَكَبِّرْ وَثِيَابَكَ فَطَهِّرْ وَالرُّجْزَ فَاهْجُرْ وَلَا تَمْنُنْ تَسْتَكْثِرُ وَلِرَبِّكَ فَاصْبِرْ

 “Ey sarınıp bürünen Peygamber! Kalk, insanları uyar. Rabb’inin yüceliğini an. Elbiseni (öz benliğini) temizle. Azaba götürecek pislikleri defeyle. Yaptığın iyiliği başa kakma. Rabb’in rızâsı için sabret” [Müddessir, 1. 7].

Kâhin Olmaktan Korkarım

Efendimiz [sallallahu aleyhi vesellem] bir müddet dinlendikten sonra kalktı ve:

“Yâ Hatice! Bana ne oldu?” diye sordu ve gördüklerini birer birer anlattı. Kendisine çok ağır gelen bu hadiseyi anlattıktan sonra da:

“Doğrusu kâhin olmaktan korkarım.” buyurdu.

Hz. Hatice [radiyallahu anha] Vâlidemiz Kâinatın Efendisi’ni [sallallahu aleyhi vesellem] şöyle teskin etti:

“Öyle söyleme! Allah’a yemin ederim ki, O seni hiçbir zaman utandırmaz. Zira sen akrabanı gözetirsin, sözü doğru konuşursun, işini görmekten âciz olanların ağırlıklarını yüklenirsin, yoksula kimsenin vermediğini verir kazandırmadığını kazandırırsın, misafiri ağırlarsın, Hak yolunda halka yardım edersin. Ey amcamın oğlu! Sebat et! Hatice’nin varlığı kudret elinde bulunan Allah’a yemin ederim ki, ben senin bu ümmetin peygamberi olacağını umuyorum!” dedi.

Sonra da hemen kalkıp üstünü giyerek Varaka B. Nevfel’e kadar gitti.

Varaka B. Nevfel; Hz. Hatice’nin [radiyallahu anha] amcasının oğluydu. Kendisi, Cahiliye devrinde Hz. İsa’nın dinine girmişti; Arapça yazı yazmayı bilir, İncil’den bir şeyler yazar dururdu. Çok yaşlanmış ve gözleri de görmez olmuştu. Tevrat ve İncil erbabı âlimlerden birçok şeyler dinlemişti.

Hz. Hatice; Efendimiz’in [sallallahu aleyhi vesellem] gördüklerini işitip kendisine haber vermiş olduğu halleri Varaka’ya haber verince, Varaka: “Kuddûs! Kuddûs! (Pâk ve kusursuz! Pâk ve kusursuz!) Varaka’nın varlığı Kudret Elinde Bulunan’a yemin ederim ki; Ey Hatice, bana doğru söylediysen, ona gelen Nâmûs-u Ekber’dir ki, o Musa’ya da gelmişti.  Muhammed  [sallallahu aleyhi vesellem], muhakkak, bu ümmetin peygamberidir. Kendisine sebat etmesini söyle!” dedi.

Hz. Hatice, dönüp Varaka B. Nevfel’in söylediklerini Efendimize [sallallahu aleyhi vesellem] haber verdi. [İslam Tarihi M.Asım Köksal]

Efendimiz’in [sallallahu aleyhi vesellem] adeta bir kitap gibi kalbine yazılmış olan Alak suresinden inen ilk âyetler, Efendimizi [sallallahu aleyhi vesellem] İslâm’a davet için sorumlu kılan ilk âyetlerdi.  Bu âyetlerle, Hz. Rasûlullah’ın [sallallahu aleyhi vesellem] peygamberlikle görevlendirildiği açıklanmış, câhiliye döneminin bittiği ve insanlık için yeni bir çağın başladığının haberi verilmişti.

Kaynakça

Hadimu’l-Haremeyn, Hac ve Umre El Rehberi, Semerşah Grup, 2019